Hayri Kılıç
Çin’in eski zamanlarında bir centilmenin şu dört sanatı bilmesi erdem kabul edilirdi: kaligrafi, resim, bir müzik aleti çalmak ve Go oynamak.
Go oyunu, sanat olarak kabul edildiği gibi, hesaplama, sezgi gerektiren yönü, özellikle stratejik öğeleriyle elit kesimin gözde oyunu haline gelmişti. Geçmişten günümüze kadar olan zaman dilimine hızlıca baktığımızda ise, bu oyundan nice kişi büyük keyif almış, nice general savaş stratejilerini bir Go tahtası üzerinde geliştirmiş, nice matematikçi oyunun bol sıfırlı çeşitliliğine hayran kalmış, nice sanatçı oyunun sahip olduğu görsellikten etkilenmiştir.
Değişik duygular uyandıran bu oyunu sıradan bir oyun olarak değerlendirebilir miyiz? Oyun içinde yer alan taktik, strateji, hırs, açgözlülük, sabır, manevra, kaçış, yaşam, ölüm, nötr, alan, rekabet, yarış, kazanç, kayıp, galibiyet, yenilgi gibi kavramlar aynı zamanda gerçek dünyada da yer alan kavramlardır. O zaman şunu sormanın tam zamanı: acaba oyun içinde kullanılan taktik ve stratejiler yaşantımıza pozitif bir katkısı olabilir mi?