21 Oca 2012

Go: Seni değiştirecek bir oyun!

Bahtiyar Kurt

Öncelikle go oyunu nedir sorusuna eski tarzımda bir yanıt vermek için ekşi sözlüğe gidelim, bakalım üstatlar ne demişler:

1. Siyahlarin ve beyazlarin kareli bir tahta uzerindeki didismesinden cikan oyun.
2. Trevanianın shibumisinde adi sık sık gecen oyun. go tahtasi aslinda evrenin kucuk bir modelidir.
3. Oyun strateji olarak aşmiş bir oyundur. satranc ve/veya şogi ile mukayese kabul etmez, cunku oyun şekli, amaci, stili cok farklidir. stratejik duşunmenin hesaptan once gelmesinden dolayi, en iyi bilgisayar bile hala ortalama iyi bir go oyuncusunu yenememektedir, hatta bu konuda bir işadaminin koydugu sanirim beş milyon dolarlik bir odul vardir (belirli bir seviyedeki bir oyuncuyu yenecek programi yapan kişiye verilmek uzere). oyunun aşmiş taraflarindan biri de, oyunun ogren ogren bitmez bir derya olmasidir. sizi kolayca yenen bir kişiyi kolayca yenen bir kişiyi kolayca yenen bir kişiyi… vs vs şeklinde upuzun bir zincir kurulabilir, bu zincirdeki kişi sayisi diger bildigim butun oyunlardan coktur.

Bir strateji oyunu nasıl olur da beni değiştirebilir diyebilirsiniz? Öncelikle bu oyunun kendinizi ve etrafınızdaki insanları tanımak için harika bir araç olduğunu söylemeliyim. Aslında içinizde var olan, ama hayat koşulları gereği ortaya çıkamayan saklı kişiliğinizi go oynarken görebilirsiniz. Barışçıl, defansif, bana karışmasın ben de karışmayayım ya da karşımdakini dağıtayım da gününü görsün gibi tarzlarla ortaya çıkabilirsiniz. En sakin arkadaşımın bile bu oyunda saldırgan bir karakterle oynamaktan zevk aldığını ve gözlerindeki şiddet ateşini gördüm defalarca.

Peki go nasıl bir oyundur? Öncelikle oyunun basit şeklinin yaklaşık 4000 yıl önce Çin’de ortaya çıktığı söylenir. Çinliler bu işi basit basit ve abartmadan oynarken ms 700 yıllarda Japonlar gelir ve bu oyun öyle oynanmaz böyle oynanır der ve oyunu ülkelerine götürür. Sonra oyunu ciddi bir strateji geliştirme aracına dönüştürürler. Askerler go ile eğitilir, ülkenin çeşitli yerlerinde akademileri kurulur. Oyun sonra dünyaya açılır ve tüm ülkelerden go profesyonelleri çıkmaya başlar.

Go’nun birçok oyuna göre en büyük farklarından biri başlangıçta tahta üzerinde kurulu bir güç olmamasıdır. Tahta boştur ve karşılıklı olarak taşlar tahtaya yerleştirilir. Yani kendi gücünü kendin oluşturursun, şekillendirirsin.

Oyun şöyle oynanır: Önce zayıf oyuncu olan siyah tahtaya bir taş koyar (evete evet, zayıflara siyah verilir, prestijli beyazı tecrübeli oyuncu alır). Taşlar iki çizginin kesiştiği noktalara koyulur. Taşlar hareket ettirilmez. Kesişim noktalarına yerleştirilen taşlar kendisine komşu olan kesişim noktalarından “nefes alır”. Bir taşın ya da birbirine dokunan bir taş gurubunun nefes alacak yeri kalmazsa ölürler ve taşlar tahtadan kalkar.

Oyunun amacı tahtadaki en büyük alanı yapmaktır. İki oyuncu pas dediğinde, yani oynayacak bir şey kalmadığını düşündüklerinde oyun biter.

Oyunun kuralları bu kadar basitken oyun inanılmaz kompleks olabilir. Bunu kendi seviyenizde biriyle oynarken anlayamayabilirsiniz. Ama siz geliştikçe sizi her zaman birilerinin yendiğini ve akıl almaz stratejiler geliştirdiklerini göreceksiniz. Yani işin sonu yok. Seviyeniz geliştikçe gördükleriniz daha da inanılmaz hale gelir, oyuna tapar hale gelirsiniz.

Go oynayanlar genelde oyunu herkesin bildiği satranç ile karşılaştırma ihtiyacı hissederler. Batı dünyasında oldukça tutan bir oyun olan satrancın oldukça dramatik bir oyun olduğu ve sonunda rakibin en önemli gücü olan şahın ölümü amaçlı olması go oyununda söz konusu olamaz. Go’da öldürmek zorunda değilsindir. Ve oyunun sonu oyunun en sakin anıdır. İki rakibin en dinginleştiği, dengelerini bulduğu anda oyun biter.

Go oynarken yıllar içinde şunu fark ettim. Bana karşı saldırgan oynayan insanlara genelde kaybettim. Hatta öyle oynayanlardan hoşlanmadım ve o oyunlardan zevk alamadım. Zamanla elim geri gitmeye başladı ve oynamaktan zevk alamaz oldum. Aslında kendi içimdeki bir zayıflığı, bir özelliği keşfettim. İş dünyasının kanlı finans bölgelerinde yaşayan bir arkadaşımın saldırgan ve hızlı oyun tarzının kendisi yoga yaptıkça ve bir reiki ustası olduktan sonra gayet yumuşak bir hale geldiğini, kazanmanın değil oyun içindeki stratejik hamlelerin daha çok zevk verdiğini söylemesine şahit oldum.

Go insanın içini yansıtır. Ben hala dingin bir oyun oynamayı ama beni tehdit eden birine de gerektiğinde cezayı kesmede tedirginlik etmemeyi ilke edindim. Bundan dolayı da oyunlardan tekrardan zevk almaya başladım.

Evet, go ile ilgili konuşacak çok şey var. Efsaneleri anlat anlat bitmez. Meraklısına güzel iki site:
merdivengo.blogspot.com/
www.gokgs.com/

Yazıda kullanılan fotoğraflar şu sitelerden alınmıştır: easyquestion.net, tuvasanat.com

Editörün notu: Bu yazı, ilk olarak Bahtiyar Kurt’un blogunda (http://bahtiyarkurt.wordpress.com/) 11.01.2012 tarihinde yayınlanmıştır, burada ise yazarın izni ile yayınlanmaktadır.

1 yorum:

  1. insanı oynamaya cesaretlendiren, iç açıcı, güzel bir yazı. teşekkürler :)

    YanıtlaSil