16 Tem 2013

Go Oyunu ve Yaşam - Bölüm 1

Hayri Kılıç

Çin’in eski zamanlarında bir centilmenin şu dört sanatı bilmesi erdem kabul edilirdi: kaligrafi, resim, bir müzik aleti çalmak ve Go oynamak.

Go oyunu, sanat olarak kabul edildiği gibi, hesaplama, sezgi gerektiren yönü, özellikle stratejik öğeleriyle elit kesimin gözde oyunu haline gelmişti. Geçmişten günümüze kadar olan zaman dilimine hızlıca baktığımızda ise, bu oyundan nice kişi büyük keyif almış, nice general savaş stratejilerini bir Go tahtası üzerinde geliştirmiş, nice matematikçi oyunun bol sıfırlı çeşitliliğine hayran kalmış, nice sanatçı oyunun sahip olduğu görsellikten etkilenmiştir.

Değişik duygular uyandıran bu oyunu sıradan bir oyun olarak değerlendirebilir miyiz? Oyun içinde yer alan taktik, strateji, hırs, açgözlülük, sabır, manevra, kaçış, yaşam, ölüm, nötr, alan, rekabet, yarış, kazanç, kayıp, galibiyet, yenilgi gibi kavramlar aynı zamanda gerçek dünyada da yer alan kavramlardır. O zaman şunu sormanın tam zamanı: acaba oyun içinde kullanılan taktik ve stratejiler yaşantımıza pozitif bir katkısı olabilir mi?

Çin klasikleri arasında yer alan “Tzu, Sun : Savaş Sanatı”, “36 Strategem” ya da Polonyalı bir general tarafından kaleme alınmış “Clausewitz, Carl Von : Savaş Üzerine” günümüzde harp akademilerinde okutulduğu gibi, iş dünyasından nice üst düzey yönetici, yönetici ve çalışan tarafından da yararlanılmaktadır. Belli bir sistem dahilindeki savaş öğeleri günlük yaşantıya ilham olmakta, insanların daha başarılı olabilmesi için gerekli bilgiyi vermektedir. Go oyunu, başından sonuna kadar savaşın ta kendisidir. Tahtası, taşları, kuralları, öğeleri, kavramları ile adeta savaş meydanının minyatürize edilmiş bir halidir. Bu açıdan bakacak olursak, Çin klasiklerinde olduğu gibi bize katkı sağlayabileceğini söyleyebiliriz.

Go oyunu, tahtası ile bize bir laboratuvar ortamı sağlar. Biz bu laboratuvarda rakibimize karşı kendimizi sınarız. Bu ortamda amaçlarımız, amaçlarımızı gerçekleştirebilmemiz için stratejilerimiz, stratejilerimize hizmet eden taktiklerimiz vardır. Bütün bunları hamlelerimizle gerçekleştiririz ve nihayetinde büyük resme ulaşılır: görmek istediğimiz tablodur bu, rakibimize göre konumumuzdur.

Oyun bir plan dahilinde başlar ve devam eder. Hesaplama, sezgi her iki tarafın en önemli silahıdır. Kimi zaman şekil olarak göze hoş görünen bir hamle, daha doğru ama şeklen kötü bir hamleye tercih edilir, zira oyuncular, oyuna sanat da katmaktadırlar.

Go oyunu, bize sunduğu laboratuvar ortamında çeşitli yetiler kazanmamızı sağlar. Troy Anderson’un “Anderson, Troy : Go Yolu : İş Dünyası ve Hayatta başarı için 8 eski strateji gizi” adlı kitabında da bahsettiği aşağıdaki sorulara cevap verir:


  • Amaçlarınıza ulaşmak için kısıtlı olan kaynak ve zamanı nasıl kullanmalısınız? 
  • Hangi inisiyatifi sürdürmeli, hangisini bekletmeliyiz?
  • Rekabete yönelik ilgimizi, oyun içindeki takasları, ya da seçenekleri nasıl birbirine göre puanlayabiliriz?
  • Ne zaman saldırmalıyız ya da ne zamana kadar saldırmak için beklemeliyiz?
  • Ne zamana kadar inisiyatif bizde olmalı ne zaman inisiyatifi rakibimize bırakmalıyız?
  • Rakibin iyi konumlandığı yere nasıl giriş yapabiliriz?
  • Eğer rakibimiz bizim alanımıza girerse ne yapmalıyız?
  • Eğer 6 zayıf alanımız, 2 güçlü alanımız var ise kaynağımızı nasıl dağıtmalıyız? 


Bu sorular çok ilgi çekici değil mi? Bir Go oyuncusu, oyun sırasında bu değerlendirmeleri sürekli olarak yapar. Zaman ve kaynak kısıtlıdır; zira oyun için bir süre ve en önemlisi her seferde sadece bir hamle yapma hakkı vardır. Yapılan hamleler rakip tarafından da görüldüğünden kimi zaman mevcut plan bozulur, yeni bir plan oluşturulur; kimi zaman bir ya da birkaç grup daha büyük bir amaç için feda edilir. Go bir savaştır, rekabet dünyasının minyatürize edilmiş bir laboratuvarıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder