Robert A. McCallister
Çeviren: Güçlü Yılmaz
Go oyununa başladığım zamanlarda Go oyunu hakkında İngilizce olarak çok az eğitim malzemesi vardı. Günümüzün oyuncuları, Go hakkında İngilizce kaynak bulmada ne kadar zorlandığımızı anlamakta güçlük çekebilirler.
Zaman zaman Japonya’dan usta bir go oyuncusu A.B.D.’ye gelirdi ve bu, her zaman için muazzam bir heyecan dalgası yaratırdı. Usta oyuncunun gelmesi ile oyunun gizemi sonunda çözülecek ve bu sayede oyunlarımız da gelişecek diye düşünürdük.
Sensei Masayoshi Fukuda, 6 dan, 1951 Nisan’ında ve 1956’da, New York’a geldi. 1956’daki ziyareti esnasında kendisinden ders alma ve bir ustanın davranış şeklini anlayabilme şansını yakaladım.
O gün, Fukuda Sensei ile oyun oynayan 3 New Jerseyli bizdik. Aynı topluluğun üyesiydik ve düzenli olarak birbirimizle maç yapardık. O zamanlar Bill Labov ve ben aynı düzeydeydik. Grubun diğer üyesi olan Henry, benimle veya Bill ile oynadığı zaman 9 taş önden (avansla) başlardı.
Bay Fukuda ile ilk maçı Bill yaptı. Maç sonrası coşmuştu. “Sadece 2 taş farkla kaybettim. Sadece, şunu, şunu yapmış olsaydım kazanırdım”. Sonra Bay Fukuda ile ben oynadım ve 3 taş ile kaybetmiş olsam da ben de aynı coşkuyu ve sevinci yaşadım. Şunu, şunu yapmış olsaydım kazanabileceğime emindim. Daha sonra her zaman 9 taş önden (avansla) başlayan rakibimiz Henry de Bay Fukuda ile oynadı. Oyun bittikten sonra Henry sevinçten havalara uçuyordu, sadece 1 puan farkla kaybetmişti. “Bir iki ufak hatayı yapmamış olsam kazanırdım” dedi.
Japonya’nın ve Go oyununun bana öğrettiklerini birbiri ile örtüştürmek için zaman zaman, geçmişteki bu olayı tekrardan gözden geçiririm. Bay Fukuda isteseydi her birimizi rezil ederdi ama bu ustaca bir tutum olmazdı. Bir öğretmen olarak onun yetkinliği, sonucu mümkün olduğunca eşit olacak şekilde ayarlayabilmesindeydi. Öğretmen olarak amacı hem bizi hem de öğrenme şevkimizi desteklemekti.
Geçen 40 yıl içerisinde Japon kültürü hakkında daha pek çok şey öğrendim. Geçenlerde gazetede uzun yıllar Japonya’da oynamış Amerikalı bir beysbol oyuncusu hakkında bir haber vardı. Koç, takımın başarısını bütün oyunculara yaymak için isabetli vuruşlarından vazgeçmek pahasına Amerikalı beysbolcuyu takıma almayınca, Amerikalı beysbolcu kızmış. Bu da Japon usulü uyum yaratmaya bir diğer örnek. Burada her birimizin hayatına uyarlayabileceği bir ders var.
Kaynak: http://gobase.org/reading/stories/?id=5
Çeviren: Güçlü Yılmaz
Go oyununa başladığım zamanlarda Go oyunu hakkında İngilizce olarak çok az eğitim malzemesi vardı. Günümüzün oyuncuları, Go hakkında İngilizce kaynak bulmada ne kadar zorlandığımızı anlamakta güçlük çekebilirler.
Zaman zaman Japonya’dan usta bir go oyuncusu A.B.D.’ye gelirdi ve bu, her zaman için muazzam bir heyecan dalgası yaratırdı. Usta oyuncunun gelmesi ile oyunun gizemi sonunda çözülecek ve bu sayede oyunlarımız da gelişecek diye düşünürdük.
Sensei Masayoshi Fukuda, 6 dan, 1951 Nisan’ında ve 1956’da, New York’a geldi. 1956’daki ziyareti esnasında kendisinden ders alma ve bir ustanın davranış şeklini anlayabilme şansını yakaladım.
O gün, Fukuda Sensei ile oyun oynayan 3 New Jerseyli bizdik. Aynı topluluğun üyesiydik ve düzenli olarak birbirimizle maç yapardık. O zamanlar Bill Labov ve ben aynı düzeydeydik. Grubun diğer üyesi olan Henry, benimle veya Bill ile oynadığı zaman 9 taş önden (avansla) başlardı.
Bay Fukuda ile ilk maçı Bill yaptı. Maç sonrası coşmuştu. “Sadece 2 taş farkla kaybettim. Sadece, şunu, şunu yapmış olsaydım kazanırdım”. Sonra Bay Fukuda ile ben oynadım ve 3 taş ile kaybetmiş olsam da ben de aynı coşkuyu ve sevinci yaşadım. Şunu, şunu yapmış olsaydım kazanabileceğime emindim. Daha sonra her zaman 9 taş önden (avansla) başlayan rakibimiz Henry de Bay Fukuda ile oynadı. Oyun bittikten sonra Henry sevinçten havalara uçuyordu, sadece 1 puan farkla kaybetmişti. “Bir iki ufak hatayı yapmamış olsam kazanırdım” dedi.
Japonya’nın ve Go oyununun bana öğrettiklerini birbiri ile örtüştürmek için zaman zaman, geçmişteki bu olayı tekrardan gözden geçiririm. Bay Fukuda isteseydi her birimizi rezil ederdi ama bu ustaca bir tutum olmazdı. Bir öğretmen olarak onun yetkinliği, sonucu mümkün olduğunca eşit olacak şekilde ayarlayabilmesindeydi. Öğretmen olarak amacı hem bizi hem de öğrenme şevkimizi desteklemekti.
Geçen 40 yıl içerisinde Japon kültürü hakkında daha pek çok şey öğrendim. Geçenlerde gazetede uzun yıllar Japonya’da oynamış Amerikalı bir beysbol oyuncusu hakkında bir haber vardı. Koç, takımın başarısını bütün oyunculara yaymak için isabetli vuruşlarından vazgeçmek pahasına Amerikalı beysbolcuyu takıma almayınca, Amerikalı beysbolcu kızmış. Bu da Japon usulü uyum yaratmaya bir diğer örnek. Burada her birimizin hayatına uyarlayabileceği bir ders var.
Kaynak: http://gobase.org/reading/stories/?id=5
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder