8 Ağu 2014

Kore’de 2 Türk go oyuncusu baduk yüksek lisansı yapacak

Çağatay Tavşanoğlu

Bertan Bilen - Çağatay Tavşanoğlu - Hüsrev Aksüt
İki Türk go oyuncusu, Hüsrev Aksüt (3d) ve Bertan Bilen (3d), Güney Kore’de bulunan Myongji Üniversitesi Baduk Çalışmaları Bölümü’ne yüksek lisans için burslu olarak kabul edildi. Her iki oyuncunun da 2014 yılının güz döneminden itibaren Korece hazırlık sınıfı ile başlayacak olan eğitimleri, 3 yıl sonra tamamlanacak.

Bu üniversitede yer alan Baduk Çalışmaları Bölümü, dünyada lisans, yüksek lisans ve doktora düzeyinde go öğretimi veren tek üniversite bölümü. Bölüm, lisans eğitimi sonunda, go oyununu bilmeyen öğrencilere amatör 5 dan seviyesinde olarak mezun olma garantisi veriyor. Bölümde go oyunu teorileri üzerine çok sayıda ders yer alırken, go psikolojisinden go tarihine kadar çok farklı konularda da eğitim veriliyor.

31 Temmuz 2014 günü Ankara’da Orta Dünya Kafe’de, Hüsrev Aksüt ve Bertan Bilen ile Kore’yi, baduk yüksek lisansını ve gelecek planlarını konuştuk.


Çağatay Tavşanoğlu: Go çalışmak için Kore’ye gitme düşüncesi ilk ne zaman ortaya çıktı?

Bertan Bilen
Bertan Bilen: İlk olarak geçen sene (2013 yılı) play-off turnuvası sırasında başladı bu düşünce. Hüsrev ve ben ilk iki sırayı alınca, nasıl yapalım, hangimiz Kore’ye hangimiz Japonya’ya gitsin şeklinde düşünüyorduk. Ben daha önce Japonya’ya gitmemiştim, Hüsrev ise gitmişti. Bunun üzerine Hüsrev’le onun Kore’ye Başbakanlık Kupasına, benim de Japonya’ya Uluslararası Amatör Go Şampiyonasına gitmem konusunda anlaştık. Böylece Kore'de 3 hafta birlikte vakit geçirebilecektik.

ÇT: Bu arada Kore’de BIBA’ya katıldın değil mi?

BB: Evet, ben play-off’tan önce de gitme planımı yapmıştım, işten ayrıldım ve Kore’ye BIBA’da çalışmak üzere gidecektim. Play-off sonuçları belli olduktan sonra ise, ben Ağustos ayında Japonya’ya gittim, daha sonra oradan 8 Eylül’de Güney Kore’ye geçtim.

ÇT: BIBA’ya katılmaya ne zaman karar verdin?

BB: BIBA ile zaten Türkiye’ye yaz kampına geldiklerinden beri iletişim halindeydik. Kelebekler Vadisi'ndeki yaz kampında muhabbeti geçmişti, “ben gelmek istiyorum, nasıl yapsak” gibi, çok ciddi bir plan olmadan.

ÇT: Kore’de Hüsrev’le mi buluştunuz?

BB: Evet. Japonya’dan Güney Kore'ye geçtikten sonra 2 ay civarında orada kaldım. Ben orada olduğum sırada Hüsrev Kore Başbakanlık Kupası (KBK) için Güney Kore'ye geldi. KBK'dan sonra yaklaşık 2 hafta BIBA'da birlikte vakit geçirdik. Orada, sabah BIBA’ya giderken, Hüsrev’le, "sabah kalksak böyle go çalışmaya gitsek, çalışma derdi olmadan istediğimiz gibi burada yaşasak" diye konuştuğumuzu hatırlıyorum o zaman.

ÇT: Üniversite’de go üzerine yüksek lisans yapma planı Türkiye’ye dönünce mi ortaya çıktı?

BB: Aslında orada Myongji Üniversitesi'ni ziyarete gittikten sonra başladı.

Hüsrev Aksüt
Hüsrev Aksüt: Orayı ziyarete gittik, bizle birlikte Thomas vardı bir Fransız arkadaş, BIBA’da bir yıldır falan kalıyordu. Yine, Myongji’de okuyup hafta sonu BIBA’ya gelen bir Hong Kong’lu vardı, adı Hiroki. Ayrıca, Daniela vardı daha önceden tanıdığımız Alman doktora öğrencisi. Üniversiteye gidelim, bir şekilde onlarla görüşüp, konuşur, soruştururuz dedik bölüme nasıl başvurulur, burslar nasıl oluyor vb. konuları.

ÇT: Kolay bulabildiniz mi bölümü?

HA: Hiroki’ye ulaşamadık, daha önce de sözleşmemiştik, o nedenle onla buluşamadık. Bari doğrudan bölüme gidelim dedik. “Baduk” diyoruz kimse bilmiyor ve anlamıyor, “paduk” falan bir şeyler diye diye sonunda bölümü gösteren birileri oldu. Bölüme girdiğimizde kimse yoktu, sınıflar boştu. Daniela’nın odasını aradık, onun odası da yoktu. En son bir kapı kaldı bakmadığımız, çat diye kapıyı açtım, Daniela ordaydı, üç tane de profesör vardı yanında. Ben içeri girince ters ters baktılar, “niye geldin” gibi bir şey dedi profesör bana. “Bölüm hakkında bilgi alacaktık” gibi birşeyler dedim, “randevunuz var mıydı, nerden geldiniz” dediler. “Türkiye” deyince çok şaşırdılar. Şimdi toplantımız vardı keşke randevu alıp gelseydiniz dediler.

BB: Biz orada Türkiye’den geldik demesek belki de azarlayacaktı profesör bizi.

HA: Bize, yemeğe çıkacağımız zaman birlikte gidelim, yemekte konuşuruz dediler. Yemekte konuştuk bursla ilgili, hem profesörle hem de Daniela ile. Özelikle Daniela oldukça ayrıntılı olarak anlattı burs prosedürünü. Daniela bizim e-mail adreslerimizi aldı, “ben size gönderirim gerekli belgeleri” dedi. Burslarla ilgili her şeyi daha sonra bize gönderdi.

ÇT: Burs formları bir yıl önceden elinizdeydi o halde. Yüksek lisans için hazırlıklar bir yıl önceden başladı diyebilir miyiz?

BB: Aslında hiçbir şey planlı değildi. Formlar elimizdeydi, prosedürü biliyorduk. Sadece formları doldurup başvurmak kalmıştı geriye. Myongji Üniversitesi'ne gitmek bile, bir gece önce kesinleşmişti, o akşam yarın gidelim dedik ve gittik.

HA: Bertan’ın dediği gibi, bu düşünce oradan çıktı. Sabah birlikte BIBA’ya gidiyorduk, akşama kadar orada vakit geçiriyorduk. Go oynuyorduk, go çalışıyorduk, go çalışmaya KBA'ya, diğer akademilere vs. gidiyorduk.

BB: Maç yapıyorduk, problem çözüyorduk, pro maçı diziyorduk vb. Bunları yaparken yanında iki tane profesyonel oyuncunun olması çok başka bir şeymiş.

HA: Kendi kendine çalışmaktan çok daha faydalı olduğunu gördük.

BB: Türkiye’de her dan oyuncunun yaşadığı birşeydir. Bir noktada doyuma ulaşırsın, turnuva kazanırsın, gelirler sana oyun yorumlatırlar. Orada uzun zamandan sonra ilk kez üst üste başarısız oldum. Bir kez çözdüğüm problemlerin hepsi yanlıştı! Cevabı gösterdiklerinde ise çok basitti aslında. Bu değişik bir histi ve bu da cezbedici taraflarından birisi oldu.

HA: Çalışma kültürü farklıydı orada. Ben kendi başıma nasıl çalışacağımı bilemedim BIBA’daki ilk günümde. Baktım Thomas bir kifu çalışıyordu. Ben de onu izlemeye başladım. Sonra bizim aslında böyle çalışmadığımızı fark ettim. Biz sadece hamleleri dizerken, orada josekileri değiştirip, farklı varyasyonlara bakıyorlardı vs. Bizim yaptığımız çalışmalar çok üstünkörüymüş ve bize çok da bir şey katmıyormuş aslında.

BB: Anladık ki bizdeki go çalışmaları falan hiçbir şey. Türkiye’de en fazla çalıştığım şey, turnuva maçını yorumlamaktı. Zamanında Kıvanç’la, sizinle, Barış Efe ile yaptığım şeyler. Problem tek tük çözmüşümdür ama orada problem çözmekle bunun hiçbir ilgisi yok. Örneğin, profesyonel oyuncuların oyunlarını dizerken, daha önce laptoptan hamlelere bakardım sadece ve ezberlerdim. Ama yaptıkları mantıksız bir hamleyi sorgulamam lazım “bunu neden yapmışlar” diye, ama bakmazdım. Bu yapmamanın ne kadar saçma olduğunu öğrendim.

HA: Aslında orada oturup tek başına çalışmayı öğrendik.

ÇT: BIBA’da yaşadığınız deneyimler, Kore’de go üzerine yüksek lisans yapma kararını vermenizi tetikledi diyebilir miyiz?

BB: Kesinlikle.

HA: Zaten düşündük aslında, paramız olsun gidip BIBA’da kalalım diye. Baktık buna para yetmez, o zaman alternatifi ne olabilir dedik. Okulda öğrenci olalım, hafta sonu BIBA’ya gider go çalışırız dedik.

BB: Hem de go bölümü zaten, 5 dan olarak mezun olma garantisi de var.

HA: Hem de bir yüksek lisans diplomamız olur bu konuda, ileride bir akademi falan açacak olursak, orada işe yarar diye de düşündük.

ÇT: Kendi mezun olduğunuz alanlardan ya da altyapınızla ilgili bir konuda yüksek lisans yapma durumu da olabilir mi?

BB: İkimiz de niyet mektuplarına bunları yazdık aslında. Hüsrev endüstri mühendisliği ben de yazılım konusunda. Ama henüz tez konusu belli değil tabii.

ÇT: Peki diyelim ki oturup kitaplarla çalışacaksınız yüksek lisans için, ama bu sırada go oyunundaki gücünüzü geliştirme şansınız olacak mı?

HA: Tabii ki. Galiba 8 ders alacağız, bu derslerin en az 3-4 tanesi teknik dersler.

BB: Ölüm-yaşam, başlangıç, oyun sonları vb. üzerine dersler var.

HA: Sonuçta bölümde çok sayıda güçlü oyuncu var. Herhangi biriyle oynasan bile birşeyler öğrenebilirsin. Belki pro bile vardır orada öğrenci olan.

BB: Evet. Kore’de askerlik 2 yıl olduğu için, bazı profesyonel oyuncular Myongji’de yüksek lisans yapıyorlar askere gitmemek için. Orada sadece milli takımda olan pro oyuncular askerlikten muaf. Ayrıca, profesyonel olmaya çalışmış ama olamayan, İnsei’ler (Çinli ve Koreli) de var üniversitede. Genelde bir akademi açmak istiyorlar, o nedenle de bölümde okuyorlar ya da yüksek lisans yapıyorlar.

ÇT: Baduk bölümündeki altyapı nasıl? Mesela nerede go oynanıyor?

BB: Bayağı go sınıfları var. 50-60 kişilik büyük sınıflar vardı.

HA: Sınıflarda manyetik go tahtası var, masalar özel zaten, hepsinin altından tahta ve taşlar çıkıyor.

ÇT: Bildiğimiz kadarıyla dünyadaki tek go ile ilgili üniversite bölümü sizinki. Baduk bölümü hangi fakülte altında bulunuyor?

BB: Sanat ve Fiziksel Eğitim Fakültesi altında.

ÇT: Resmi başvuru süreçleriniz nasıl geçti? Üniversiteden kabul almak zor oldu mu?

BB: Thomas ve benim ortalamamız hükümet bursu için tutmuyordu, Hüsrev’inki tutuyordu.

HA: O nedenle, onlar da üniversitenin kendi bursu vardı ona başvurdular.

BB: Evet. Aslında benim sürecim oldukça kolay bir şekilde gelişti. Her şey çok olumlu gitti. Ben başta okula başvururum, belki kabul etmezler, ikinci kez başvururum falan diye düşünüyordum ama başvurduktan sonra üniversiteden sadece kabul almadım, bir de üzerine %100 burs çıktı. Ekstra birçok kolaylık da oldu. Daniela başvuru parasını yatırdı, “sonra verirsin” dedi. Diana ve Kim okul parası ve yurt parasını yatırdı, “sen sonra go kampında bize verirsin” dediler.

HA: Bertan %100 burs aldığını öğrendi, ben de hazırlık okuyacağım. Ben de dedim ona sen de hazırlık oku bari diye.

BB: Ben param yetmez herhalde, okuyamam ya da en fazla 1 dönem hazırlık okurum diye düşünüyordum.

HA: Daniela’ya sorduk, aynı gün Daniela bize yüksek lisans öğrencilerinin dil okulunda %50 indirim aldığını söyledi.

BB: Bir anda oldu her şey.

HA: Baktık ki her şey oluyor! (gülüşmeler)

BB: Hatta bir ara şöyle dedik: “bu iş bu kadar kolaysa niye ilk biz başvuruyoruz buraya, daha önce niye başvurulmamış” diye düşündük. Gerçekten başvuru ve kabul süreci çok rahat geçti.

ÇT: Türkiye’den ilk siz olacaksınız ama Avrupalı kaç kişi var bölümde?

BB: Avrupalı kaç kişi var bilmiyorum ama Hong Kong ve Çin’den gelenler için ayrı başvuru formları var, muhtemelen oralardan daha çok başvuran oluyor.

ÇT: Hüsrev, senin aldığın Kore Hükümet Bursu süreci nasıl işledi?

HA: Benim de burs süreci çok rahat geçti. Mesela, bursa başvuruda TOEFL’a girersen ekstra puan veriyorlar, ben ona bile üşenmiştim nasıl olsa burs çıkmaz diye girmemiştim. Yine de çıktı burs. Bu bursa iki şekilde başvuru yapılabiliyor: ya üniversite aracılığı ile ya da kendi ülkendeki konsolosluğa başvurabiliyorsun. Üniversite aracılığıyla başvurunca belgeleri Kore’ye göndermek gerekiyor, konsoloslukta ise belgeleri burada teslim ediyorsun. Bertan'la Kore Kültür Merkezi’ne gittik Ankara’da. Koreli bir amca vardı, bize bursları anlatıyordu. Konsolosluktan başvurursanız, mülakata girersiniz dedi. Kore Kültür Merkezi'ne aktif olarak katılım sağlayan kişilere bursun çıkma olasılığının daha yüksek olduğunu laf arasında ima etti. Kore Kültür Merkezi’nde birçok kişi çeşitli kurslarda Kore çalgıları, Kore yemekleri, Kore dili öğreniyormuş. Biz sonuçta ilk defa gidiyoruz oraya. Konsolosluktan başvurursam bana burs çıkmaz herhalde dedim, ama başvurmayı düşündüğüm üniversite ve bölümün belli olduğundan bahsedince, o zaman çıkma şansı olur dediler. İnsanlar, bu bursa bir şekilde Kore’ye gitmek için başvuruyorlarmış, bizimki kadar net bir bölüm isteyen olmuyormuş genelde. Orada geçen konuşmalar üzerine, ben üniversite aracılığıyla bursa başvurmaya karar verdim. Önce bir ön elemeyi geçiyorsunuz, tüm başvuranlarla birlikte yarışılıyor, daha sonra da üniversite kendine başvuranlar arasından niyet mektubuna göre öğrencileri seçiyor. Bu aşamada her üniversiteden 20'şer kişi seçiliyor. Daha sonra bu kişiler de ülke kontenjanına göre eleniyor. Türkiye’nin yıllık 5 kontenjanı var. Bir sürü belge istediler başvuru sürecinde benden. Ben en çok niyet mektubumun etkili olduğunu düşünüyorum bursun bana verilmesinde. Öncelikle belirli bir bölümü istiyor olmam bir avantaj sağladı. Ben endüstri mühendisi olduğumu, daha önce buradaki Aji Go Akademisi'ndeki faaliyetlerimi, Kore’de baduk bölümünde neler öğrenmek istediğimi, yüksek lisansı bitirince Türkiye’de goyu geliştirici aktiviteler yapma gibi hedeflerim olduğunu vb. dolu dolu yazmıştım. Ayrıca, baduk bölümünü istemiş olmamın da ayrı bir avantajı olmuştur diye düşünüyorum. Sonuçta, hükümet bursu olduğu için, adamların derdi dilini, kültürünü yaymak. Bize ayrıntılı bir geri dönüş olmadığı için tam da bilemiyorum tabii, bize sadece bursunuz çıktı dediler.

ÇT: Buraya geri dönünce yeniden go akademisi kurmak vb. gibi planlar var mı gerçekten?

HA: Aslında, çok sayıda ülkeyi gezerek ve oralarda go öğreterek yaşamı sürdürmek gibi bir hayalimiz de var.

BB: Avrupa Go Profesyonel sistemi yeni başladı biliyorsunuzdur, döndüğümüzde orayı da hedefleyebiliriz belki.

HA: Elbette Kore’de profesyonel olmaya imkan yok, ama Avrupa’da neden olmasın.

BB: Biz 2017'de döndüğümüzde Avrupa Go Kongresi Türkiye’de yapılacak. O kongrede başarılı sonuçlar alabilmeyi umuyoruz. Kongrede ilk sırayı alan birkaç oyuncu, profesyonel eleme müsabakalarına hazırlanmak üzere Çin’e sponsorlarla götürülüyor, daha sonra da pro sınavlarına katılıyorlar.

HA: Oradan döndüğümüzde 5-6 dan seviyesine ulaşırsak, Avrupa’da geze geze turnuvalara katılıp para kazanarak yaşamı sürdürmek de çok cazip aslında. Yani pro olamasak bile, o seviyeye geldikten sonra, ödüllü turnuvalara katılarak, ders vererek geçinmek mümkün olacaktır.

BB: Bizleri go öğretmek amacıyla masraflarımızı karşılayarak bir yerlere çağırsınlar, ben daha fazla bir şey de istemiyorum aslında.

HA: Türkiye’ye dönecek olursak da, bir go akademisi kurmayı düşünebiliriz.

BB: Büyük ihtimalle o zaman açarsak, sadece Türkiye’ye değil tüm Avrupa’ya hitap eden bir akademi olur.

ÇT: Size verdikleri burs orada yaşamanız için yeterli olacak mı?

HA: Bana yetecek. Orada Daniela’ya sorduğumda, çok lüks yaşamadıkça yeter demişti.

BB: Bana aslında para vermiyorlar, yaşam giderlerimi kendim karşılayacağım. Ama yaşam Ankara’dan pahalı değil, hemen hemen aynı ayarda. Ankara’da yaşıyormuş gibi yaşayabilirsin orada.

HA: Sonuçta Bertan da Türkiye’de devlet üniversitesinde okuyan bir öğrenciden daha fazla para harcamayacak.

BB: Evet. Benim yüksek lisans için part-time çalışma iznim de var aslında. Maaşlar da Türkiye’ye göre çok çok iyi. Konsoloslukta görüştüğümüz görevli, “binlerce öğrenci part-time çalışarak okul masraflarını karşılıyorlar Kore’de” demişti. Şu an istesem bundan daha iyi bir ihtimal yok yani. Bu yaşta, 5 yıllık bir iş geçmişi olan bir insan için, bir sene hazırlık okuyarak günde 4 saat Korece ders alıp, hiçbir şey düşünmeden sadece dil öğrenmek bile çok büyük şey. Yaz tatilleri de olacak, üç yıl öğrenci hayatı yaşayacağız.

HA: Benim durumumda üzerine bir de para veriyorlar, oraya gitmemem çok saçma gerçekten. (gülüşmeler) Bir de tabii Türkiye’de 5 yıl da kalsam da, 5-6 dan olamam. Sonuçta üç yıldan sonra hayatımız şöyle olur böyle olur diyemiyoruz ama eminiz ki üç yıl boyunca hayatımız çok güzel geçecek.

ÇT: Ne zaman gidiyorsunuz Kore’ye?

HA: Bertan 27 Ağustos'ta gidiyor, ben de 25’inde gidiyorum.

ÇT: Sizlere iyi yolculuklar ve başarılar.

HA-BB: Teşekkür ederiz.


Bağlantılar:
Myongji Üniversitesi Baduk Çalışmaları Bölümü resmi ağ sayfası: http://www.mju.ac.kr/mbs/mjuen/subview.jsp?id=mjuen_020207040100

Diána Kőszegi - BIBA-Blackie'nin Uluslararası Go Akademisi - http://merdivengo.blogspot.com.tr/2011/09/biba-blackienin-uluslararas-baduk.html

Merdiven - Türkiye'den dört oyuncu BIBA liginde mücadele ediyor - http://merdivengo.blogspot.com.tr/2014/03/turkiyeden-dort-go-oyuncusu-biba.html

1 yorum:

  1. imrendim ne güzel fırsatlar ve ne iyi hayatlar dedim okurken ben bu hevesin doğum aşamasını merak ettim nereden esti nasıl başlandı bu baduk serüvenine birde çoktan mezun olmuştur arkadaşlar şimdi nerede ne yapıyorlar acaba o 3 sene nasıl geçt ne güzel böyle yaşanan hayatlarin olduğunu bilmek umarım planlarını gercekleştirebilmişlerdir yazdıdan anladigima göre gidiş anına kadar her şey fazlaca yolunda gitmiş ileriside öyle olmuştur inşallah ��

    YanıtlaSil